Ana SayfaÖzel DosyaSesli döneme ayak uyduramayan sessiz film yıldızları

Sesli döneme ayak uyduramayan sessiz film yıldızları

Damien Chazelle’in son filmi “Babylon” sinema salonlarına uğramışken biz de filmin konu edindiği döneme ve dönemin sesli sinema devrimine ayak uyduramamış sessiz film yıldızlarına bir bakalım istedik.

“Babylon”da sesli film teknolojisinin endüstriye giriş döneminin yarattığı tüm sancıları filmin iki kurmaca kahramanı üzerinden görebiliyoruz. Brad Pitt’in canlandırdığı Jack Conrad sessiz dönemin en büyük yıldızı olan bir jön aktörü ve Margot Robbie’nin canlandırdığı Nellie LaRoy da Hollywood’a henüz yeni girmişken sesli filmlere transfer olan taze “it girl”ü temsil ediyorlardı. Bu temsiller tabii ki tamamen kurmaca değiller. Filmde görülen diğer birçok karakter gibi onlar da gerçek Hollywood tarihinden yıldızların birer yansıması. İşte karşınızda sesli filmler çağında tutunamayıp kariyerlerini sonlandırmış, çılgın ’20’lerin hızında zirveden yere çakılmış sessiz film yıldızları!

Louise Brooks

Döneminin, belki de tüm sinema tarihinin en şahsına münhasır sinema yıldızı personasına sahip Louise Brooks‘un kariyeri hiçbir zaman diğer meslektaşlarına benzememişti gerçi. Kariyerine başlarken daha Amerikalı yapımcılar tarafından tacizlere maruz kalan ve sahip olduğu ışığı görmezden gelinen Brooks okyanusun diğer kıyısında keşfedilecekti. Almanya ziyaretiyle başlayan Avrupa macerası boyunca tüm dünyadaki sinemaseverlerin bir numaralı favorisi haline gelmesini sağlayan filmleriyle Hollywood’a adeta nazire yapmıştı. Ancak coğrafya farkı olmaksızın tüm dünyada hissedilen sesli film furyası onun da perdeden uzaklaşmasına sebep olmuştu.

Louise Brooks

Clara Bow

Louise Brooks‘u fazla sert ve hafifmeşrep bulanların güvenli adresi Clara Bow, 1920’li yılları sessiz dönemin en çok hasılat yapan kadın oyuncusu olarak zirvede geçiriyordu. Döneminde kimsenin eline su dökemediği Bow ilk en iyi film Oscar’ını kazanan “Wings”in de başrolünde yer alıyordu. Ancak setlere mikrofonlar girmeye başlayınca başarılı yıldız için her şey tatsızlaşmaya başlamıştı. “Her şey çok sabit ve sınırlayıcı. Hareket etme şansı tanımadığı için sevimliliğinizi öldürüyor.” sözleriyle sesli filmlerle birlikte gelen yeni çekim metotlarını eleştiriyordu. Sahip olduğu ağır Brooklyn aksanının körelmesi için saatlerce dersler alan Clara Bow her ne kadar nefret etse de sesli dönem içinde çektiği filmlerinde büyük bir başarısızlık yaşamamıştı. Yine de daha fazla devam etmek istemeyen yıldız kendi isteğiyle kariyerini sonlandırıp sakin bir evlilik hayatı yaşamaya çekilmişti.

Buster Keaton

Sinema tarihinin gördüğü en büyük iki komedyenden biri, sessiz dönemin Hollywood’unun kralı Buster Keaton da sesli film mantığına hiçbir zaman ısınamayanlardan biri. Titrini paylaştığı dostu Charlie Chaplin gibi o da sinemasını diyaloglara ya da açıklamalara gerek duymayan fiziksel bir anlatı üzerine inşa etmişti. “Madem dünya değişiyor, neden olmasın” mantığıyla ilerleyip sesli filmlerle kariyerine devam eden Keaton, sektörün en güçlü isimlerinden biri olmasına rağmen yapım şirketlerinin değişen talepleri ve yeni zorlamalarına maruz kalıyordu. Uzun yıllardır yaptığını yapmaya devam etmek isterken yeni teknolojiyle birlikte gelen yeni beklentiler ona engel oluyordu. Sözleşmelerde uyumlu gözüken Keaton kendisini tamamen alkol ve kumara vurmaya başlayınca da efsanenin sonu yaklaşmaya başlamıştı. Gittikçe büyüyen dev borçlar önce mal varlığını sonra da mecburiyetten yaptığı işlerle saygınlığını götürecekti. Ölümünden önce dostları ve hayranları tarafından gelen itibar davetleriyle 1960’lı yıllarda tekrar popülerleşen komedi ustası da hiçbir zaman sessiz günlere geri dönemedi.

Mary Pickford

“Amerika’nın sevgilisi” Mary Pickford bile sesli dönemde ayakta kalamamıştı. Sessiz dönemin en sevilen kadın oyuncularının başını çeken Kanadalı aktris, yalnızca yeni teknolojiyle değil aldığı yaşa da bağlı bir düşüşe geçmişti. “Poor Little Rich Girl”, “Daddy-Long-legs” gibi başarılı sessiz filmlerle küçük masum kız imajını yaratan ve sinemaseverlerin kalbini çalan Pickford herhangi bir diksiyon ya da ses aktörlüğü açısından soruna sahip olmasa da kendisinin sevilmesini sağlayan rollerden uzaklaşıyordu. Artık kendi yarattığı tarz içi yaşlı kalıyor ve daha olgun roller için de ilk tercih olmuyordu. Devrime ayak uydurup birkaç sesli film çekip başarısızlığı tattıktan sonra o da sinema oyunculuğunu bırakıp tiyatrolara dönmüştü.

Mary Pickford

Douglas Fairbanks

“Amerika’nın sevgilisinin kocası” Douglas Fairbanks ise döneminin en büyük jönü ve en çok kazanan Hollywood yıldızlarından biriydi. Eşi Pickford, yakın dostu Charlie Chaplin ve usta yönetmen D. W. Griffith ile birlikte kurdukları United Artists şirketinin de başarılarıyla süren kariyeri tıpkı yakın çevresindeki herkes gibi onu da etkilemişti. Bu ekip ve çevrelerinden dostları olan başka ünlü oyuncuların da katıldığı bir radyo programı söz konusu dönem geçişinin en ikonik hatıralarından birine sahne olmuştu. Seyirciye sevdikleri yıldızların sesli filmlerde de oyunculuğu sürdürebileceklerini ispatlama amacı taşıyan bir radyo yayınıydı bu. Ancak ses teknolojisinin gerektirdiği şartlar dolayısıyla kendisinin en sevilen imzalarından aksiyon sahneleri ve akrobatik hareketler mümkün olmayınca hem oyuncunun hevesi ölmüştü, hem de seyircinin beklentileri. Üzerine sağlık sorunları da gelince Fairbanks yalnızca dört sesli film çektikten sonra sinemayı bıraktığını açıklamıştı.

Douglas Fairbanks

 

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR