Kendine has dokunuşlarıyla sinema dünyasına bambaşka bir hava katan ve yarattığı karakterlerin çarpıcı hikayeleriyle bizleri her seferinde masalsı bir dünyaya götüren Tim Burton’ın akıllarımıza kazınan 10 filmi sizlerle.
Zeynep SİPAHİ / [email protected]
“Hayal gücü uğrunda savaşmaya değer. Neden hayatını başka birinin hayallerini gerçekleştirmek için harcıyorsun?” Bu sözler bizleri her filminde masalsı bir dünyaya davet eden yönetmen Tim Burton‘a ait. Çoğu filminde başrolde yer alan ötekileştirilmiş, tuhaf karakterlerin iç dünyasını izleyiciye yansıtması ise onun gotik sinema evrenindeki en dikkat çekici özelliklerden biri. Bugün 64 yaşına basmış olsa da bir çocuğun sahip olabileceği o geniş hayal gücünü bize her filminde aktardığı için bence çok şanslıyız. Burton‘ın imzasını taşıyan onlarca film arasından bu seçimi yapmanın pek kolay olmadığını da not düşmek isterim. Daha fazla sözü uzatmıyor ve sizi Tim Burton‘ın çoğunlukla karanlık ama bir o kadar “renkli” dünyasına davet ediyorum.
Beetlejuice (1988)
Tim Burton‘ın yönetmenliğin yanı sıra eş senaristliğini de üstlendiği “Beetlejuice” aradan geçen neredeyse 35 seneye rağmen hala en sevilen yapımlardan biri değil mi? Burton‘ın yaratıcı dünyasını ve gotik evrenini izleyiciye sunduğu, geniş kitleler tarafından tanınmasını da sağlayan filmin ta kendisi de diyebiliriz “Beetlejuice” için.
Edward Scissorhands (1990)
Başrollerini Johnny Depp ve Winona Ryder‘ın oynadığı “Edward Scissorhands”i aslında bir tür Frankenstein uyarlaması gibi de düşünebilirsiniz. Öteki olanın, sıra dışı olanın günümüz dünyamızı anlama ve var olma çabasını hüzünlü olduğu kadar arada komik anlarla harmanlayan Tim Burton‘ın bu filmi klasikler arasında yer alıyor.
Big Fish (2003)
“Big Fish” sizleri gerek hikayesi gerek kurgusuyla gerçekten de masalsı bir dünyaya götürüyor. Daniel Wallace‘ın “Big Fish: A Novel of Mythic Proportions” adlı kitabından beyazperdeye uyarlanan bu yapımda Ewan McGregor‘ın canlandırdığı Ed Bloom‘un hikayelerini izliyoruz.
Batman (1989)
Evet, “Batman”in beyazperdeye birçok farklı uyarlaması bulunuyor ama bu bence bambaşka, tabii bunda Batman‘le tanışmamı sağlayan ilk film olmasının da payı büyük. Michael Keaton‘ın Batman, Jack Nicholson‘ın ise Joker olarak karşımıza çıktığı bu film Batman serileri arasında klasikler arasında yer alıyor.
Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street (2007)
Johnny Depp ve Helena Bonham Carter‘ın başrollerini oynadığı “Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street”, sizleri 1840’ların Londra’sına doğru bir intikam yolculuğuna çıkarıyor. Dönem filmi olmasının yanı sıra karakterlerin makyajlarındaki gotik havayla Tim Burton yine kendi dokunuşunu bu filmde de gayet net belli ediyor.
Sleepy Hollow (1999)
Fantastik ve korku türlerini harmanlayan “Sleepy Hollow”da Johnny Depp‘in canlandırdığı Ichabod Crane karakterinin kan donduran cinayetleri çözmek adına Sleepy Hollow adındaki bir kasabaya gidişiyle gelişen olaylar anlatılıyor.
Ed Wood (1994)
Burton’ın çoğu film eleştirmeni tarafından en iyi filmi olarak kabul edilen “Ed Wood”, 1950’li yıllarda düşük bütçeli bilimkurgu ve korku filmleri çeken, ardından da cinsel sömürü filmlerine odaklanan yönetmen Ed Wood‘un hayatından ilham alıyor. Filmi siyah beyaz çekmesi ise o dönemin hissini izleyiciye daha da geçiriyor.
Batman Returns (1992)
1989 yapımı “Batman” filminin gişede başarıyı yakalaması üstüne “Batman Returns”ü de çeken Tim Burton‘ın bu fllminde, her şeyi geçtim, Michelle Pfeiffer‘ı Catwoman ve Danny DeVito‘yu Penguin karakterlerinde izlemek bile başlı başına muazzam bir keyif.
Corpse Bride (2005)
Tim Burton, animasyon konusunda da kendine has tarzıyla farkını ortaya koyan yönetmenlerden. “Corpse Bride”, utangaç bir damadın istemeden ölen bir kadının yanında evlilik yemini etmesiyle onun kendisiyle evlendiğine inanarak mezarından kalkan ölü gelinin hikayesini incelikle işliyor.
Frankenweenie (2012)
Orijinali 1984 yılında çekilen “Frankenweenie”nin bu animasyon versiyonu, Oscar’da en iyi animasyon dalında aday da gösterilmişti. Adından da anlayacağınız üzere Frankenstein‘dan esinlenen kısa animasyon, bir çocuğun çok sevdiği köpeğini kaybetmesinin ardından onu hayata geri döndürmesini konu ediniyor.