Özel Dosya

Yalnız kovboylara selam: Solo ekonomiyle hayat

Bireyselleşen toplumlar ve tek kişilik yaşamlar… Bu durum ekonomiyi de etkiliyor tabii. Doğuştan dört kişilik sanılan ürünler de böylece nasibini alıyor ve her geçen gün daha da küçülüyor.
Eylül Bombacı - 16 Eylül 2025
post image

Ekonomi bir süredir çekirdek aileden ilham alarak hayatına devam ediyor. Ortalama üç-dört kişinin birlikte yaşadığı bu hanenin mobilyalarından yiyeceği yemeklere kadar her şey onlar için tasarlanmış. Her şey dahil tatil köyleri, hazır yemek planları derken ve hayat, bireyleri aile olmaya kampanyalarla daha da itiyorken şimdilerde dünya tek kişilik solo hayatlara yelteniyor. Bireyselleşen toplumlar ve tek kişilik yaşamlar… Bu durum ekonomiyi de etkiliyor tabii. Doğuştan dört kişilik sanılan ürünler de böylece nasibini alıyor ve her geçen gün daha da küçülüyor. Peki bu yaşadıklarımız tamamen ekonomik mi kültürel mi? Yoksa zaten bunlar birbirinden ayırt edilemez mi? İşte size solo ekonomi: çekirdek ailenin atom bireye dönüştüğü, tek kişiye özel tasarlanmış ürünler, planlar, üyelikler…

Tek kişilik yaşamlar

Dünyanın birçok yerinde yalnız yaşayanların sayısı giderek artıyor. Tayland, Güney Kore, İngiltere, Türkiye ve daha birçok ülke… Pandemide izolasyonla da tetiklenen tek kişilik yaşamlar giderek popülerleşmeye başladı. Tayland’da The 1 Insight isimli araştırma şirketinin araştırmasına göre, bu solo popülasyon tüketici alışkanlıklarında güçlü bir etki yaratmış durumda. Hatta bu bireylerin piyasa harcamalarının üçte ikisini lüks harcamalar, bakım ürünleri ve premium yaşam servisleri oluşturuyor. Yalnız yaşamın kendini gösterdiği bir başka ülke de Güney Kore. Tek kişilik hanelerin yaygınlığının artması, esas olarak yaşlanan nüfus ve genç nesiller arasındaki değişen tutumlardan kaynaklanıyor. Kore İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 65 yaş ve üzeri, tek başına yaşayan yaşlı bireyler içinde de 2023’ten bu yana %37,8’lik bir artış var.

Aynı şekilde Türkiye’de de tek kişilik hane halkı sayısı devamlı artış gösterirken son 10 yılda bu artış %71’lere kadar çıkmış. Evlilik oranları düşüşte, yaşlı nüfusu ise artışta. Ülkenin nüfus yapısı değişince yapılar da dolaylı yoldan etkileniyor daha az sayıda insanın yaşayabileceği şekillerde inşa ediliyor. Bunun üzerine dijitalleşerek kolaylaşan hayatlar, kimsenin kimseyi “çekmek” zorunda kalmadığı huzurlu, sessiz odalara dağılıyor. Elbette ki bu, bazı şirketler için yeni bir gelir kapısı. 24’lük tuvalet kağıtlarının artık bir hafta değil de üç ayda bittiği bir dünyada, “ekonomik” çoklu alımlar da küçük evlerin içinde yok oluveriyor, anlamını yitiriyor.

Tek kişilik hazır yemekler, tek kişilik spor üyelikleri, yalnız yapılan geziler, romantik yalnızlık hayat tarzı olarak köklerini farklı kültürlerde salmaya başlıyor. Bir ailenin harcamalarının çok büyük bir kısmı ev çekip çevirmek üzerineyken, yalnız ekonomilerde ev içi harcamalar minimuma iniyor, günlük harcamalar kişisel gelişim ve kendi kendine alınan hediyelerden oluşuyor. Solo ekonomi, bireylerin günlük alışveriş alışkanlıklarında yapısal değişikliklere sebep olurken bekar gruplar yaşam kalitelerini artırmak için daha lüks harcamalara çok daha sıcak bakıyor. Yani aile ekonomisi matematiği bu şartlarda sınıfta kaldıkça, solo ekonomi hayat standartları bu şartlarda yaşayan bireylere tatlı bir teselli sunuyor. Tabii bu durum sağlıklı ekonomiler için geçerli. Açlık sınırının altındaki solo ekonomilerde böyle bir teselliden bahsetmek mümkün değil.

Evde yalnız, internette bir aile

Burada önemli bir noktanın altını çizmekte fayda var: Yalnız yaşamak, artık internet öncesi zamanlardaki gibi hayattan kopuk, topluluktan uzak bir yaşam anlamına gelmiyor. Sosyal medya, sınırsız eğlence olanağı sunarken pandemiyle birlikte Zoom toplantıları sadece ofis hayatlarına değil sosyal yaşamların da içine girdi. 2010’larda, Korece “yemek yayını” anlamına gelen, bir kişinin kendi yaşam alanında yemek yerken yayın açtığı videolar ünlenmeye başlamıştı. Kiminin uyurken kimininse yemek yerken açtığı bu videolar, başta Amerikalı YouTuber’lar olmak üzere dünyanın her bir yanına hızla yayıldı. Başlarda bu videoların neden çekildiği sorgulanmıyordu. Ama yayılma hızı muazzamdı. Çünkü izole yaşamların birlikteliği, evde kendi başına var olmanın yanında, birlikte bazı şeyleri tecrübe etmenin de dertsiz, tasasız hâliydi.  

Gürültüden uzak, sosyal ilişkilerin yaratabileceği acı ve duygulardan ayrışmış bu hayat belki de romantize edilmeye başladı. Pandeminin daha sakin hayatları öne çıkardığı, o herkesin yoga yaptığı zamanlardan, doğayla bütünleşmeyi hedefleyen şehir dışı yaşamlarsa hızlıca kendisini tekrardan şehirde bulan, kargaşa içerisinde geçirilen günlerin bir anda sessiz bir odaya aktığı gecelerle bittiği günleri özlemle aradı.

Bizi yalnız yaşamaya iten odalarımız, sosyal medyadaki “sosyalliğimizle” birlikte heyecanlı vlog hayatlarından çok, yalnız yaşayan içerik üreticilerinin satın alabildiği huzura yöneldi. Büyük şehirlerde kendini kaybederek bulmayı amaç edinmiş gençler ve onların hayatla huzur içinde başa çıkma yöntemleri de solo ekonomi kültürünün çekici yanlarını gözler önüne seriyor. Düşen alım gücü, tüketim alışkanlıklarını değiştirirken başka piyasalara da kapı açıyor. Labubu’lar, matcha latte’ler gibi daha kısa sürede mutluluk getiren fakat pek de bir yatırım değeri olmayan ürünlerse yalnız yaşamları ufaktan lüks boyutlara taşıyor.

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans