Ana SayfaÖzel DosyaSonbahar renginde 10 sonbahar filmi

Sonbahar renginde 10 sonbahar filmi

Sonbahar geldi, şehre temelli geri döndünüz ve evde izleyecek film arıyorsunuz. Ama diyorsunuz ki, dışarıdaki atmosfere uygun sepya tonlarında, kahverengi renklerinde, sonbahar ruhunu taşıyan filmler olsun… Hemen size on tane sonbahar filmi önerelim. Ama hep önerilen o klasik filmlerden olmasın, biraz farklı, kıyıda köşede kalan cevherlerden de olsun aralarında!

Doğu Yücel

“Begin Again” (2013)

Sonbahar diye düşünmeye başlayınca aklımıza hemen “yeniden başlamak” geliyor. Tatil. bitiyor, okula dönüyoruz, ofise tam zamanlı başlıyoruz, üretim süreçlerimiz hızlanıyor vs. Yeniden başlamak da çok direkt bir çağrışımla harika film “Begin Again”, Türkçe çevirisiyle “Yeniden Başlamak”ı hatırlatıyor tabii (Aslında Yeniden Başla daha iyi bir çeviri olurmuş). Filmin kadrosu da hikayesi de şahane: Keira Knightley’nin oynadığı Gretta çıkış yolu arayan bir şarkı yazarı, derken erkek arkadaşı onu terk ediyor, ki erkek arkadaşını da Adam Levine (Maroon 5) canlandırıyor. Yalnız kalarak müziğe dair kurduğu hayallerden de vazgeçen Gretta bir gün Mark Ruffalo’nun canlandırdığı, eski bir müzik şirketi çalışanı Dan ile karşılaşıyor ve işler değişiyor tabii. “Begin Again”, müzikle iç içe, harika bir iyi hisset filmi. (imdb notu: 7.4, letterboxd notu: 3.5)

“A Long Way Down” (2014)

Yine “Yeniden başlamak” üzerine bir film ama bu defa daha sert bir “başlangıç” bu. Çünkü bu defa intihar edecek kadar büyük bir umutsuzluk söz konusu. Ve bu duruma düşen dört kişi var. En ilginci de, bu dört kişi, birbirlerinden habersiz bir yılbaşı gecesi aynı gökdelenden kendilerini atmak suretiyle intihar etmeyi düşünüyorlar. Sonrasında bu kararları üzerine biraz daha düşünmek üzere küçük bir topluluk kuruyorlar. Kitapları “High Fidelity” ve “About a Boy” gibi harika filmlere de sebep olan Nick Hornby’nin nispeten az bilinen “Düşerken” isimli romanından uyarlanan az bilinen harika bir film bu. Kadrosu da şahane: Pierce Brosnan, Aaron Paul, Imogen Poots, Toni Collette, Sam Neil, Rosamund Pike… Imdb ve letterboxd notlarının düşük olmasına kanmayın, mutlaka bir şans verin!(imdb notu: 6.3, letterboxd notu: 2.9)

“Big Fish” (2003)

Bugünlerde “Beetlejuice”un devam filmiyle gündemde olan Tim Burton’ın hem kendi gotik hayranlarına hem de herkese hitap eden muhteşem filmi. Ewan McGregor, Albert Finny, Billy Crudup, Helena Bonham Carter, Danny DeVito, Steve Buscemi, Marion Cotillard’lı muhteşem bir kadro, hem çarpıcı bir baba-oğul hikayesi hem de dev bir masal. Hayatını hayalleriyle süsleyen ama bunu saplantı haline getiren bir babanın son günlerinde, o hayallerden bıkmış bir adamın yolculuğu. Filmin bütünü dışında, tek tek sahneleri de unutulmazdır, mutlaka o reels videosuyla ve o sözle karşılaşmışsınızdır: “Hayallerinin aşkıyla karşılaştığında zamanın durduğunu söylerler. Bu doğru ama söylemedikleri bir şey var: Zaman tekrar akmaya başladığında aradaki farkı kapatmak için çok daha hızlı ilerler.” (Imdb notu: 8, letterboxd notu: 3,9)

The Straight Story” (1999)

Bir David Lynch filmi ama diğer filmlerinden çok başka, o yüzden kafa karıştırıcı Lynch filmlerini sevmiyorsanız bile bunu sevebilirsiniz. Filmin adı bile aslında buna bir gönderme: “Düz hikaye” diyor Lynch, “bu defa karışık anlatmayacağım”. Karakterimizin de soyadı Straight bu arada. 73 yaşında yalnız bir çiftçi. Bir gün kardeşinin hasta olduğunu öğreniyor, durumu ciddi. Iowa’dan Wisconsin’e gitmesi gerekiyor. Fakat arabası da ehliyeti de yok. Bunun üzerine eski çim makinesine atlıyor ve o aletle tın tın yola çıkıyor. Tabii bu yolculuk aynı zamanda derin bir iç hesaplaşmaya da dönüşüyor. Bugünlerde çok sevilen Perfect Days gibi tek bir ihtiyara odaklanan, yalınlığı ve yavaşlığı savunan dingin bir başyapıt.
(Imdb notu: 8, letterboxd notu: 4,1)

“Once” (2007)

Sonbahar denince nedense aklıma gelen ilk filmlerden. 2007 yapımı bu küçük İrlanda yapımı bağımsız film o senenin en sürpriz başarılarından birine imza atmıştı. Amerika’da da büyük ilgi gören filmde çalan ‘Falling Slowly’ parçası En İyi Özgün Şarkı dalında Oscar almıştı. Hikayemiz Dublin’de sokak müzisyenliği yapan bir adam bir gün sokakta çiçek satan bir kızla tanışır. Daha sonra kızın da piyanoda yetenekli olduğu anlaşılacaktır. “Once”, aslında sadece müzikal olarak değil, adı konmamış bir aşkın da iki tarafın boşluklarını doldurabileceğini anlatıyor. Film bittikten sonra günlerce soundtrack’ini dinlemeye devam edeceğinizden eminim!
(imdb notu: 7,8, letterboxd notu: 3,9)

“Tucker and Dale vs Evil” (2010)

Malum her 31 Ekim Cadılar Bayramı. O günlerde herkesin maske takıp partiye gidesi gelir. Eğer bunun yerine pop corn’larınızı patlatıp, eğlenceli bir korku filmi seyretmek isterseniz, Tucker ve Dale’i sizinle tanıştırayım! “Evil Dead”, “Cabin in the Woods”, “Cabin Fever” ekolünden bir film bu. Bir grup kampçı genç yaşadıkları korkunç olaylardan dağda yaşayan iki köylüyü sorumlu tutarlar ve olaylar karman çorman, orman ise kan revan olur. Alan Tudk ve Tyler Labine başrollerde. Film korku-komedi gibi düşük not verilen bir janrda yer alsa da notları çok iyi. Şimdiden Cadılar Bayramınız bol kahkahalı ve ürkütücü olsun!
(Imdb notu: 7,5 letterboxd notu: 3,7)

“Kes” (1969)

Toplumsal gerçekçi filmlerin İngiliz üstadı Ken Loach’un en “sonbahar” filmi bu olabilir. Kes bu arada bir şahinin adı. Ama bu Billy Casper’ın hikayesi. 15 yaşında, işçi sınıfından bir ailenin küçük oğlu. Okulda zorbalığa, evde annesi ve abisi tarafından görmezden geliniyor Billy. Barry Hines’ın Kerkenez ismiyle Türkçeye çevrilen kitabından uyarlanan filmde, Billy zekası ve inadıyla karşılaştığı bu şahini evcilleştirmeyi başarır ve Kes, Billy’nin sevgiden yoksun dünyasında bir umut ışığı olur. İlham verici bir hayat hikayesi.
(Imdb notu: 7,9, letterboxd notu: 4,2)

May December” (2023)

Biraz yakın zamana gelelim. Natalie Portman ve Julianne Moore başrollerde ve her ikisi de belki de son on senedeki en iyi performanslarını sergiliyorlar. Filmin hikayesini çok ele vermek istemiyorum çünkü film bunu yavaş yavaş açmayı tercih etmiş ve filmin o kısımlarında bunu tahmin etmeye çalışmak da güzel oluyor. Ama zamanlarda kadın – erkek ilişkilerinde çok tanışılan bir konu olduğunu söyleyeyim. Bir kasabada yaşanan skandal ülke gündeminden yıllarca çıkmamış, sonunda film yapılmaya karar verilmiş. Natalie Portman da rolüne hazırlanmak için buraya gelip canlandıracağı kişiyi daha yakından tanımak istiyor. Ama işte filmin sloganının dediği gibi: “Bazı roller dönüştürücüdür.” Marcelo Zavros’un Michel Legrand’ın ikonik The Go-Betweens müziklerinden esinlendiği score müziğine özellikle dikkat!
(imdb notu: 6,8 letterboxd notu: 3,7)

Maudie” (2016)

Maud Dowley’nin gerçek hikayesinden esinlenen filmde Maud’u Sally Hawkins oynuyor, oynuyor ne kelime, resmen yaşıyor. Ethan Hawke ise evine ara ara gelecek temizlikçi kadın arayan huysuz bir adam. Maud onun evine gider, ama ordan da ayrılmak bilmez. Bir de o küçücük eve renk katabilmek için resimler yapar. Sonrasını anlatmayayım. İnsanın içini hem cız eden hem sımsıcak yapan çok güzel bir hikaye. Maud’un resimleri gibi rengarenk.
(Imdb notu: 7,6, letterboxd notu: 3,7)

“Burning” (2018)

Japon yazar Murakami’nin bir hikayesinden uyarlanan Güney Kore filmi “Burning” adı gibi yavaş pişen, gıdım gıdım sizi gerilimine ortak eden bir film. Aşmış bir sinematografi, garip bir müzik kullanımı ve çok küçük mimiklerle, hareketlerle çok büyük oyuncu performansları. Neyin gerçek neyin illüzyon olduğunu karıştıracağınız, tuhaf, şiirsel bir film “Burning”.
(Imdb notu: 7,4, letterboxd notu: 4,1)

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR