Ana SayfaMüzikYalnayak: “Müziğimizi üretirken geçmişi yol gösterici olarak kullanmayı seviyoruz!”

Yalnayak: “Müziğimizi üretirken geçmişi yol gösterici olarak kullanmayı seviyoruz!”

2024’ün Mart ayına nefis bir başlangıç yaparak ilk albümleri “Ayıp Olmasın”ı saykedelik müzik dinleyicileriyle buluşturan Yalnayak ile kendi müziklerini tanımladıkları “Anadolu Uzay Müziği”ni konuştuk. Hem bağımsız bir grup olarak sektörde nasıl ilerlediklerini anlatan Yalnayak, lokalden global listelere uzanan yolculuğundan da bahsetti. Devamı için şimdi kemerleri bağlayalım, Yalnayak ile fezanın duvarlarına doğru bir yolculuk yapalım!

Batıkan BAKSI / [email protected]

Henüz dumanı üstünde olan yeni albümünüz “Ayıp Olmasın” hayırlı olsun! Single’ların peşi sıra çıktığı bir dönemde tam albüm yapmak gerçekten heyecanlı olmalı. Albümün hikayesini, temasını, derdini sizden dinlemek istiyorum ilk başta. “Ayıp Olmasın”ı nasıl anlatırsınız grupça?

Öncelikle çok teşekkür ederiz. Biz de single yayınlamaktan ve dinlemekten çok sıkıldık açıkçası, bu süreçte de “albüm dinleyen kalmadı tekliler ile ilerlemek sizin için daha iyi olur” diyen çok oldu. Biz de bu konuyu kendi içimizde çok tartıştık, ama başından beri albüm yapmak çok istiyorduk. Şimdi dönüp bakınca “albüm yaptık, oldu işte!” diyoruz. Aslında albüm sürecini bir tema düşünerek başlatmadık, yalnızca aklımızda Anadolu Uzay diye bir konsept vardı. Bizim uzaysal sound’umuzu ve ister istemez etkilendiğimiz Anadolu ezgilerini birleştiren bir konseptti bu. Sonrasında sözler ve şarkılar oturmaya başladı. Her şarkı ayrı ayrı ortak dertlerden bahsediyor albümde. Bizce toplumsal olarak dertli bir dönemdeyiz, bir de yaşlar yirmilerin ortaları olunca böyle bir albüm doğdu.

“Ayıp Olmasın” hem bugünün ama bir yandan da 70’lerin progresif müziğine de göz kırpıyor. Özellikle klavye groove’larına bayıldım! Müzik anlayışı günden güne değişiyor malum. Siz bugünle geçmiş arasında nasıl bir denge kurdunuz albüme hazırlanırken?

Günümüzün imkanları bize sınırsız bir ses yelpazesi sunuyor ve bu ne kadar bir fırsat gibi gözükse de o sınırsız seçenek arasında kaybolmak çok kolay. Biz de müziğimizi üretirken geçmişi yol gösterici olarak kullanmayı seviyoruz. Yalnızca bu albümde değil önceki teklilerimizde de benzer bir anlayış vardı. Kısaca “ne aitiz geçmişe, ne de geçmişten ayrı.

“Sektördeki rekabet ve bireysellik canımızı sıksa da biz şanslı olduğumuzu düşünüyoruz…”

Albüm yalnızca sizin söylediklerinizden değil; Adakanbo, Can Ömer Uygan gibi isimlerin de eşlik ettiği şarkılardan oluşuyor. Grup müziği yaptığınız için bu tarz iş birlikleri sizi daha da besliyordur diye düşünüyorum. Farklı isimlerle yeni müzikler yaratmak grubun ruhunu nasıl etkiliyor?

Albümde iş birliği yaptığımız üç şarkı var. ‘Sıfır’da Adakanbo, ‘Bıraktığın Yerden’de Can Ömer Uygan hocamız ve ‘Yürümeye Devam Et’te O (Denis Moldovean) ile beraber çalıştık. Hepsi ayrı ayrı hem çok sevdiğimiz hem de farklı türlerde üretimler yapan müzisyenler. Onlarla birlikte çalışmak kesinlikle albümün çeşitlenmesinde büyük rol oynadı. Ayrıca ‘Sıfır’ şarkısı bize Emin Gök ve arkadaşları tarafından hediye edilmiş bir şarkı, buradan albüm sürecindeki tüm iş birliklerine öpücük yollayalım. Farklı isimlerle yeni müzikler yaratmak bizim için her zaman çok heyecan verici ve müzikal olarak besleyici oluyor. Bir yandan bu sektörde iş birliği yapmanın çok kolay olmadığının da farkındayız… Müzik sektöründeki bu rekabet ve bireysellik canımızı çokça sıksa da, biz bu konuda oldukça şanslı olduğumuzu düşünüyoruz.

İlk şarkınız ‘Mars’ta Değilim’den bu zamana 3 sene geçti. Haliyle grup da bu arada büyümeye ve dönüşmeye devam etti. Yalnayak, bu 3 senelik zaman diliminde neler yaptı? ‘Mars’ta Değilim’den “Ayıp Olmasın”a kadarki süreçte müziğinizi nereye taşıdınız?

İlk single’ımızdan itibaren albüm için şarkılar üretmeye başlamıştık. Bu süreçte tabii ki müzik zevklerimiz ve albümle ilgili hayallerimiz de şekillendi. Bir yandan biz büyüdük, mezun olduk, maddi manevi kaygılara giriş yaptık, askere gittik. Kısaca yetişkinlik çileleri yavaş yavaş yüklenmeye başladı. Kafamızda çok fazla soru işareti vardı, müzik mi yapacağız, para mı kazanacağız, ikisi aynı anda mümkün mü (değil gibi görünüyor)… Bu sorular hâlâ mevcutlar. Müziğimiz de bizimle birlikte bu çileleri çekiyor maalesef. Bunların yanı sıra “hayal” dediğimiz birçok şey gerçek oldu. “Burada çalsak ne güzel olur!” dediğimiz mekanlarda / festivallerde çaldık, ufak çaplı bir Almanya turnesi yaptık, uzun zamandır aradığımız eksik taşımızı yani davulcumuzu bulduk, Ömer Ardos‘a burdan sevgiler. Şimdi yavaşça yatak odası stüdyosu prensibinden çıkarak stüdyoda çalışan bir gruba dönüşüyoruz.

“Dert anlatan / hissettiren işleri dinlemekten keyif alıyoruz…”

Son yıllarda özellikle Türk işi saykedelik müziğin Avrupa’da da yeniden yayılmasıyla birlikte bu tarz müziği yapanların sayısı da çoğaldı. Ama tabii çoğunlukla yüz güldüren işler de duyamıyoruz. Müziğini uzaysal saykedelik / füzyon rock olarak tanımlayan ve ilhamını bu topraklardan alan bir grup olarak sizce bu kadar grup olmasına rağmen neden akıllarda kalan iyi şarkılar çıkamıyor bu janrada?

Bu soruya tam bir cevap veremeyeceğiz gibi, bizi aştı. Bizce hem Türkiye’de hem de yurt dışında bu tanımda çok güzel üretimler var. Özellikle Türkiye dışında yaşayan ve Anadolu sound’undan beslenen çok müzisyen olduğunu görüyoruz, fakat bazen işlerin birbirine çok benzemesi veya aynı sound’ların tekrarı gibi durumlar oluşabiliyor. Biz bu üretimler arasında bir dert anlatan / hissettiren işleri dinlemekten keyif alıyoruz.

İlhamdan söz ediyorken Yalnayak’ın isminin Nazım Hikmet şiirinden geldiğini biliyoruz. Peki grubun müzikal anlayışını şekillendirirken kimlerden ilham aldınız? Müziğinize hangi isimler ya da hangi akımlar yön verdi mesela?

Dört kişilik bir grup olarak herkesin kişisel birikimleri grubun müzikal dünyasını kaçınılmaz olarak şekillendiriyor. Burada tüm ilhamlarımızı ve etkilendiğimiz isimleri saymamız mümkün değil. Ancak biraz detay verecek olursak, albümü yaparken 80’ler disko sound’larını çok dinledik. Mesela Utku, Kool & the Gang – ‘Summer Madness’ synth’lerine sarmıştı. Barış Manço’nun “2023” albümünü de bol bol dinledik albüm sürecinde, özellikle ‘2025 (Üçüncü Yolculuk)’ şarkısı. Grupça sevdiğimiz ve canlı dinlemek / izlemek istediğimiz gruplar arasında da Nu Genea, Sault, Massive Attack, Parcels, Jungle bulunuyor.

“Binboğa’dan sonra Amerika’dan konsere çağıran takipçilerimiz oldu!”

Spotify’ın dünyanın dört bir yanından özellikle psych şarkılar yapan grupları bir araya getirdiği Global Groove” listesinde de sizi görmüştük Barış Manço anısına yaptığınız Binboğa’ şarkınızla. Bu listeye nasıl giriş yaptınız, bu tarz yayılmalar grup olarak sizi nasıl tetikliyor?

Binboğa’, ‘Marsta Değilim’den sonra bağımsız yayımladığımız ikinci single’ımızdı. O zamanlar Spotify algoritmasıyla alakalı pek bir şey bilmediğimiz bir dönemdi – ki hâlâ pek bilmiyoruz ve anlamıyoruz. Şarkıyı çıkarttığımız hafta bu listede adımızı görmek bizim için de güzel bir sürpriz olmuştu ve bizi kesinlikle çok motive etmişti. Bir yandan o dönem bu listede yer almak birçok yabancı takipçimizin oluşmasına sebep oldu. “Bu öğlen ucuza ne yeriz?” diye düşünürken, bizi Amerika’dan konsere çağıran takipçiler oluyordu. Umarız bir gün gerçekleşir bu hayaller.

Bu zamana kadar çıkardığınız single’ların kapakları da çok özenilerek yapılmıştı, hem retro bir yanı var ama bir yandan da fütüristik çalışmalar. Bu bahaneyle sormak istiyorum görsel sanatların müzikle olan ilişkisini nasıl tanımlıyorsunuz? Sonuçta hepsi birbirini tamamlıyor ama herkes aynı özeni göstermiyor bu tarz konularda.

Her şeyden önce işitsel ve görsel üretimlerin birbirini tamamladığına inanıyoruz. Bizce tüm sanatlar duygu, hikaye ve ifadeyi iletmek için inanılmaz araçlar ve bu araçların birlikte kullanılması o işi her zaman daha da güçlü bir hale getiriyor. Albüm öncesindeki tüm single’ların kapaklarında Luka Japaridze ile çalışmıştık. Birlikte beyin fırtınası yapıp kurduğumuz o Anadolu Uzay atmosferini çok başarılı bir şekilde kapak görsellerimizde yansıtmıştı. İlk albümümüz “Ayıp Olmasın”ın kapağını da Zeynep Erkman ile tasarladık. Zeynep, albüm sürecine çok hakim ve hep yanımızda olan bir sanatçı dostumuz olarak hepimizin içine sinen bu müthiş kapak görselini tasarladı. Yalnayak olarak en başından beri müzikle birlikte görsel tarafı da düşünüp kliplerimizde bunu yansıtmaya çalışıyoruz. Özellikle Damla grubun görsel dünyasından sorumlu bakanı.

“Ayıp Olmasın” ile birlikte yeni konserler gelecek mi? Sizi bundan sonraki süreçlerde nelerle göreceğiz? Albüm sonrasında biraz bekleyecek misiniz yoksa hemen üretmeye devam mı?

En son konserimizi geçtiğimiz Ekim ayında Ankara’da vermiştik, 15 Mart’ta uzun süre sonra ilk full setimizi de yine Ankara’da ODTÜ’de çalıyoruz. Albüm yayınlandı, şimdi canlı performanslara odaklanıyoruz. 4 Nisan’da çok heyecanlandığımız lansman konserimizle Babylon’dayız. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi müzik & görsel dünya ilişkisine verdiğimiz önemi lansman konserimize de yansıtmak için çalışmaya devam ediyoruz. Tabii ki bazı sürprizlerimiz de olacak, herkesi bekliyoruz!

Üretim konusunda da tam gaz devam. Hâlihazırda taslak halinde olan birçok şarkımız var, albüm sebepli onları biraz bekletmiştik. Bu yeni üretimlerin biraz ters köşe olacağını söyleyebiliriz.

Sizinle aynı şarkılara eşlik eden dinleyicilerinize ve dergy.com okurlarına neler söylemek istersiniz?

Biz bu albüm sürecinde ayıp olmasın diye yaptığımız ve yapmadığımız zilyon tane şey olduğunu fark ettik. Bir şeyler üretmek için illaki büyük paralara ve sonsuz imkanlara sahip olmak gerekmiyor. İyi fikirler ve iyi arkadaşlarla yapamayacağın hiçbir şey yok.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR