Ana SayfaUncategorized2023’ün kaçırılmaması gereken albümleri – 2. Kısım

2023’ün kaçırılmaması gereken albümleri – 2. Kısım

Yüzlerce albümün çıktığı 2023’te gözden kaçırmak istemeyeceğinizi düşündüğümüz albümlere devam ediyoruz. Peki bunları dinlediniz mi?

Ant Arın ŞERMET

Bir önceki yazının girişinde de bahsettiğim gibi bu sene çıkan albümler arasında öne çok fazla çıkmayan ama içinde büyük cevherler barındırdığını düşündüğüm 10 albümü eğer henüz tanışmadıysanız sizlerle tanıştırmayı umuyorum. Buyrun; biz değil, albümler konuşsun.

Sleaford Mods – “UK Grim”

Seçtiğim 10 albüm arasında en arada kaldığım albüm diyebilirim UK Grim için. Nottinghamlı ikili 2023’ün ilk çeyreğinde çıkardığı albümle birlikte İngiltere ve Avrupa’da kitlesini fazlasıyla genişletmeyi başardı. Bu başarılarını geniş turneleriyle de destekleyip arada Blur’ün Wembley’e dönüş konserinin açılışını dahi yaptılar. Post-punk ve electropunk olarak tanımlanabilecek müzikleri ve bitmek bilmeyen sahne üstü enerjilerine politik tavırlarını da yansıttıklarında albümü hayranlıkla dinledik. Her ne kadar İsrail-Filistin savaşı sonrasında Madrid konserlerinde yaptıkları davranış ve o davranışı kapamak için yayınladıkları özür mesajını hatırlamazsak… Avrupa’da edindikleri kitleyi ve gücü Türkiye’de hala tam olarak edinebildiklerini gözlemleyemediğim için de UK Grim’i bu senenin gözden kaçırılmaması gereken en önemli albümlerinden biri olarak saymak istiyorum. Gözden kaçırmanın ötesinde bu sene çıkan albümler arasında zirveye oynayacak güçte bir enerjiye sahip.

 

The Murder Capital – “Gigi’s Recovery”

2018’de Dublin’de kurulan The Murder Capital, 2023’ün ilk bombalarından birini patlatmakla kalmamış, henüz iki albümlük diskografisinde tek bir boş şarkı bile bulunmamasıyla başta post-punk dinleyicileri olmak üzere geniş bir kitlenin ilgisini çekmişti. Gigi’s Recovery kapağından, sözlerine, sahne performansından, müzisyenliğe kusursuza yakın bir iş. Albümün tamamına etki eden agresifliğin, ağlaklık ve şikâyetten uzak durması grubun tavrı olarak da tanımlanabilir. ‘Ethel’, ‘A Thousnad Lives’ ve özellikle ‘Exist’i dinledikten sonra albümün tamamına şans vermenizi öneririm. Sonrasında hem bu albümü hem de 2019’da çıkan “When I Have Fears”la zaman geçireceğinizi tahmin ediyorum.

 

bdrmm – “I Don’t Know”

2016’da İngiltere’de kurulan ve sesli harfleri sevmeyen shoegaze dörtlüsü bdrmm, I Don’t Know’la esinlendikleri grupları işaret eden nefis bir albüm yayınladı. Catherine Wheel, Ride, Lush gibi grupları andıran enstrüman ve vokal kullanımına oluşturduğu elektronik altyapı kontrastıyla türün sevenlerinin gözlerinin içini parlattı. Ambient ve trip hop sularında yüzmekten çekinmezken tekrarlanan nakaratlarıyla akılda kalıcılığı ilk albümlerine göre daha fazlaydı. Aynı prodüktörle -Alex Greaves- çalışmaları da kendilerini güvende hissetmelerini sağlamış olsa gerek. Bunu da grubun bir sonraki adımı planlamasının bir sonucu olarak okumak mümkün. Gelgelelim albüm, ‘Be Careful’, ‘It’s Just a Bit of Blood’ gibi nefis şarkılara sahip olsa da henüz milyon dinlenme barajını aşan bir şarkıya ulaşamadı. Bu albümle birlikte plak şirketini de değiştiren bdrmm, 2024’ün Şubat ve Mart aylarında İngiltere’yle, Avrupa’nın büyük ülkelerini kapsayan 20’yi aşkın konser düzenleyecekler. Pek kolay değil ama belki buraya da düşer yolları. Kim bilir…

 

Yussef Dayes – “Black Classical Music”

Yussef Dayes’in istisnai ve klinik bir yetenek olduğu söylendiğinde “bilmediğim bir şey söyleyecek misin?” minvalinde bir cevap gelse karşılık verme şansı kalmaz tanımlamayı yapan kişinin. Solo kariyerinin ilk albümü olan Black Classical Music, davulda döktürmenin ötesinde bir insan nasıl bu kadar yetenekli olup müziğin önüne geçmemeyi başarır diye düşündürüyor. Yetiyor mu? Hayır. Shabaka Hutchings ve Tom Misch gibi en az onun kadar yetenekli isimlerle güçlerini birleştirdiği şarkıları albümün arşa çıktığı anlar oluyor. Tabii ki gücünü sadece bu iki isimle değil Elijah Fox, Bahia Dayes, Jahaan Sweet gibi isimlerle de birleştiriyor. Ortaya çıkan sonuç groove’a doyuran modern bir caz baş yapıtı oluyor! Kısaca birkaç satırdır anlatmaya çalıştığım şeyi anlamak için şu videoyu izlemenizi öneririm. İnsan değilsin Yussef…

 

The Ringo Jets – “Radio Ringo”

Keşfettiğim günden beri favori yerli gruplarımın başında gelen The Ringo Jets’in ikinci stüdyo albümü Radio Ringo, yılın ilk yarısında en çok dinlediğim albümdü. Önceki işlerine göre çok daha temiz bir sound’a yönelen Ringo Jets’in konu seçimleri de ilgi çekiciydi. Belki de daha aydınlık bir albüm oldu diyebiliriz. Ancak dünyada olduğundan Türkiye’de daha büyük bir soruna dönüşen, tüketicinin albüm dinlemekten uzaklaşması, Radio Ringo’nun grubun ve türün sadık dinleyicileri haricinde gözden kaçan bir albüm olduğu gerçeğini ortaya çıkardı. ‘Şehir’, ‘Last Man Standing’, ‘Tekrar’ ve çok daha fazlasına sahip olan Radio Ringo’yla henüz yolunuz kesişmediyse belki şimdi kesişir.

 

2023’ün içinde bulunduğumuz 2020’lerin albüm bakımından en zayıf yılı olduğu gerçeğini de dile getirmek lazım. Bunda albüm üretiminin fiyat/fayda dengesindeki olumsuzluklar, dağıtımcıların gelirlerin adaletsiz dağıtması gibi birçok madde konuşulabilir ve sanatçıların haklı olduğu konusunda hemfikir olabiliriz. Ancak dinleyiciler için Perşembe’nin Cuma’ya bağlandığı anı beklerkenki heyecanı kelimelere dökmek kolay değil. Ne diyelim 2024’te ve sonrasında umarım müzik kazanır.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR