Hazır “Mobland”in ilk sezonu ile ortalığı kasıp kavurmuşken, dizinin en önemli karakteri, Harrigan ailesinin şaşmayan dinamosu Harry de Souza’dan ilhamla Tom Hardy’nin hafızaları mekân bellemiş karakterlerine bakıyoruz.
Onca konser arasından bir tanesini ya da belki birkaç tanesini seçebiliyoruz yıl boyunca. Peki neden? Çünkü bilet fiyatları… Ama bilet fiyatları mı yüksek yoksa standartlarımız mı düşük? İşte esas mesele de bu…
Analog kelimesinin neredeyse nostaljiyle eş anlamlı hâle geldiği bu çağda, plak toplamak ciddi emek isteyen bir uğraş. Plak koleksiyonerliğini sadece bir hobi değil, bir yaşam biçimi olarak benimseyen bu hesaplar, müziği fiziksel formuyla seven herkese ilham veriyor.
Edebiyata Edgar Allan Poe, televizyona The Wire’ı hediye eden Baltimore’un müzik dünyasına büyük hediyesi Turnstile oldu. Aslında yeni bir grup gibi dursalar da arkalarında 15 yıllık bir geçmiş ve 3 albüm var. Önceki albümüyle sıradaki büyük grup olarak tanımlanmaya başlayan Turnstile, “NEVER ENOUGH”la büyük sahneye adım attı.
Doechii’nin yükselişi, TikTok’un gücünü gözler önüne seren bir örnek. Ekonomik sıkıntılarla boğuşan bir gençken 'Yucky Blucky Fruitcake' şarkısının viral olmasıyla birlikte adını geniş kitlelere duyurdu Doechii ve kısa sürede hip-hop camiasının ilgiyle takip ettiği bir isme dönüştü...
Josh Homme liderliğindeki Queens of the Stone Age, Paris’in tarihi yeraltı mezarı Catacombs’a gidip tarihi bir kayıt yaptı. Bu kaydın ve grubun içinde bulunduğu ruh haline bakıyoruz.
Yılın ilk yarısıyla vedalaşmaya hazırlanırken birçok önemli isim sahneye çıkıyor ve yaza ‘merhaba’ diyor. İşte Haziran albümleri.
Eleştirilenler konuşuldu, beğenilenler alkış yağmuruna tutuldu ve sonunda ödüller sahiplerini buldu. Geçtiğimiz hafta sona eren Cannes Film Festivali’nin eleştirmenlerden övgüler toplamış en beğenilen filmlerini sizin için derledik.
Sesi bazen yumuşak ve nazik, bazense hırçın ve isyankâr. Fakat her hâliyle dinleyiciyi içine çekiyor. Onun müziği, gündelik ve bir o kadar da karmaşık duyguların ifadesi. Herhangi bir kuralı veya düzeni öngörmüyor, tam da bu yüzden oldukça gerçek ve samimi.
Sahi, biz neden bu kültür ürünlerini tüketiyorduk ki? Sanki biraz unutuveriyoruz. Sanat sanat için miydi yoksa kendimiz mi? İşte burada devreye giren yavaş yaşam influencer’ları, zine’ler bizi kaotik hayatımızı sürekli dikkat toplamakta didinen beynimizi tekrar değerlendirmeye itiyor.
Sanat nerede başlar, nerede siyasete dönüşür? Ya da aslında, bu ayrımın kendisi artık geçerli mi? İrlandalı hip hop grubu Kneecap, bu soruları hem müzikleriyle hem de sahne üzerindeki eylemleriyle bir kez daha dünya çapında gündeme getirdi.
Rockstar kimliği; bir yaşam biçimi olmaktan çok, hepimizin üzerine projeksiyon tuttuğu bir hayal kırıklığıdır. Onları izlerken aslında kendi içsel yıkımımıza tanıklık ediyoruz. Bu yüzden, her seferinde tekrar tekrar onların ölümlerine âşık oluyoruz. Ve belki de en korkuncu, biz bu yıkımı seviyoruz. Çünkü onlar yok oldukça, biz kendimizi daha gerçek hissediyoruz...
Bu yazı, sistemli ve ısrarlı bir temsil biçiminin eleştirisi, bir farkındalık çağrısıdır. Türkiye’nin müzikleri yalnızca farkı temsil ettikleri ölçüde değil, kendi iç değerleri, bağlamsal özgünlükleri ve yaratıcı zenginlikleriyle duyulmalıdır.
Met Gala söz konusu olduğunda neden sosyal medyada her yıl “Rihanna Gala” trend oluyor ve çok büyük beklentilerle gözler Rihanna’ya çevriliyor? 2007'den bugüne Rihanna'ya ve özenle seçilen kıyafetlerine göz atıyoruz.
Sürekli ve yalnızca travmayı konuşarak, acının içinde kalarak, “normalleşmeyerek” kaç gün, kaç ay, kaç yıl güçlü kalabiliriz?